Merhaba can dostlarım
uzun birsüredir avrupa ve amarikadaki
reiki faaliyetlerini araştıdırdım.gördümki
gerek hastahane gerekse diğer klıniklerde
hastaların yatarak tedavileri olduğu gibi
ayakta ve seanslı olarak da tedavileri yapılıyor
gerek Avrupa gereksse Amerikadaki tıbbı sistem
reiki ve bazı diğer enerjilerin insan sağlığı açı-
sından değerini tıbben de kabul etmişler çünkü
insan bedeni sdece anatomik açıdan ibaret
değildir bunun bilincindeler ve uygulamada da
gerekeni yapıyorlar nasılmı.?
devlet himayesinde uzmanların olduğu gibi
bir GÖNULLÜLER ORDUSUDA hizmet veriyor
Birde ulkemdeki reiki profilini gözümün
önüne getirdim biz reiki ciler olarak elimizden
geleni yapıyoruz dar çemberler içinde olduğu
kadarı ile çemberi genişletmemiz lazım birikte
liklerimiz daha geniş kitlelere ulaşmalı.
fayda sağlayacağımız konuları tespit edip
nasıl yaralı olabileceğimizi bilmeliyiz ki
reiki felsefesinnin gerlerini ve ulkemizde daha
bilinmesine tanınmasına katkıda bulunalım
BİLDİĞİM BİR ŞEY VAR ODA ÇABA VEGAYRET
OLMADAN ASLA BAŞARI OLMAZ KİŞİSEL
GÖRÜŞÜM BEN REİKİ Yİ ASLA SADECE KENDİM
VE YAKIN ÇEVRE İÇİN ALGILAMADIM BEN
NEKADAR ENERJİMLE ÇALIŞIRSAM YAYDĞIM
ENERJİYİ DAHA BÜYÜK KİTLELERE REİKİYİ
YAYARSAM ÇABA GÖSTERİSEM ANCAK O ZAMAN REİKCİ OLDUĞUMU KABUL EDERİM,
BU NEDENLE BİZLERDE BİRLEŞİP İNSANLARA BEDENSEL VE ZİNİNSEL OLARAK DAHA FAZLA NASIL YARDIMCI OLABİLECEĞİMİZ KONUSNDA NELER YAPABİLECEĞİMİZİ ORTK PAYDADA EN AZINDAN ŞİMDİLİK SANAL ORTAMDA DÜŞÜNCELERİMİZİ PAYLAŞABİLİRİZ SANIYORÜM BU NEDENLE AŞAĞIDAKİ MAİL ADRESİME GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERİNİZİ SEVGİ İLE BEKLİYORUM
SEVGİYLE KALIN
FİKRET ÇELEBİ
REİKİ MASTER& TEACHER
Mail adresim
fikret__celebi@hotmail.com
MERHABALAR
Bundan böyle bu sayfada yazlılarımdan oluşan bir dizi serbest yazı okuyacaksınız. hemen her konuda olacak bu yazılar ayrıca yayınlamamı istediğiniz yazılara da yer vereceğim.
Bugün ilk yazım memleketim olan MUŞ ile ilgili küçük anektotlarım ve kısa anılarım olacak lütfen yazı ve anlatımda hatam olursa affınıza sığınıyorum.
BURASI MUŞTUR.....
Herkesin çok değişik özlem sevgi ve değişik özelleri vardır. benimki de memleketim M U Ş belki satırlara istediğim duyguları yansıtamam ama içimdeki hasret dağlar kadar büyük ovalar kadar geniş neler yokki neler gömülü değilki yüreğimin artık açılamaz yerlerinde. orada ne savdalar ne o acılar, ayrılıkların kangrene dönüştüğü yaralar.
Gün gelir seher türkülerine tutsak bulurum kendimi akşamın karanlığı çökmeye başladımı ? yavaş yavaş ovaya ben benle kalırım büyük bahçenin asırlık
kavak ağaçlarının sağa sola sallanan dalları ve bazen
korkutan yaprak hışırtıları arasında gerçekten korkutur
sallanndıkça yapraklar bazen bir sefoni müziği gibi bazen de içini ürpertir insanın işte.
Başlarsın içinde SEHER olan tüm bldiğin türküleri
söylemeye uzun havaları sevdanın yoğurduğu o yanık
sesle söylersin ki anlasın yada anlasınlar diye gecenin
bir yerinde ben yorulurum sevdam yorulmaz. yüreğim yo-
rulmaz seherlerden sonra bir ses hadi babam gel artık
seslenişi önceleri duymam bile. Sonra ışıkların birer, birer söndüğünü görürüm tabii ki yakınlardakilerde de
söner bende sönmeye başlarım içimdeki ışığın da gecenin gecenin karanlığı içinde ama hasret öyle dolu
dizginki öyle kabına sığmaz ki içimdeki kızgınlığımı kime yansıtayım .Hani bir şiir vardır sessiz gemi bende
ağır ağır kalkarım o limandan.
sonramı? başımı yastığa koyar koymaz bukez dalarım hayallere seherli hülyalara yeni bir günde tekrar seherli türkülerle buluşmak üzere.
SEVGİLERİMLE
FİKRET ÇELEBİ
REİKİ MASTER- TEACHER
10.TEM.2008
Yazımın başında BURASI MUŞTUR demiştim yıllar yılı muş turküsünün değişik yörelere ait olduğu ya'da HUŞ olarak doğrusunun olduğunu iddia ettiler .
Bir muşlu olarak bu konuda çok araştırma yaptım
en önemlisi rahmetli babamın anlattıkları ile aslen Muşlu olan Mülkiye Müfettişi NURİ YAMAN' IN DİL DERGİSİNDE çıkan araştırma yazısı ile tamamen örtüş-
tüğüdür.
Bu yazıyı aynen mısralarıyla sizlere aktarmayı ve
yanlış bilgilere sahip olanlara İTHAF olunur.
ikin ci araştırmamda gördüm ki HAVADA BULUT
YOK türküsünün derleniş hikayesi büyüklerimizin söyle-
diklerinin aynı sı üstelik kaynak kişi düğünlerde def çalan ve düğünleri yöneten rahmeti DURİYE KESKİN
aynı mahallenin insanı olmamızın ötesine büyüklerimiz-
in daha iyi tanıdığı biriydi.
Türkünün derlenmesi için gerekli olan tüm ilmi ölçülere tamamen sadık kalınarak gerçekleşmiştir.
İlki 1944 yılında MUZAFFER SARIZÖZEN başkanlı-
ğında Bedii Yönetken ve teknisyen Rıza Yetişken'den
kurulu bir ekip tarafından Muş'ta yapılan derleme çalış-
masında kaynak kişi olarak DURİYE KESKİN DEN dinlenmiş türkü bir plağa kaydedilditen sonra kendisin
e dinletilmiş onayı alındıktan sonra türkünün notası çı-
karılmış ve T R T REPERTUARINA 341 numarayla
alınmıştır.
Sayın NURİ YAMAN'IN DİL DERGİSİNDEKİ
DERLEME YAZISINI BİLGİLERİNİZE
SUNAR BİR MUŞLU OLARAK
SEVGİ VE SAYGILARIMI SUNARIM
FİKRET ÇELEBİ
REİKİ MASTER & TEACHER
YEMEN'E GİDENE AĞLIYOR KIZLAR
Acılı, elemli ve yaslı bir türkünün öyküsüdür bu.
Tarihi bilinmez. Aslında bilinir de herkez kendine göre değişik bir tarih söyler. Ama biz olayın gerçek yüzünü olayı yaşayan ve anlatanların diliyle türküye dönüştürüldüğü biçimiyle anlatalım. Anlatanlara göre o tarihte Osmanlı Yemen çöllerinde zorlu bir savaşa tutulmuştur.Divanlar kurulur, savaş ve şartları haftalar boyu tartışılır durulur. Sonunda çözümün Yemen ellerine vilayetlerden birinde oluşturulucak bir alayla gidilmesinin mümkün olduğuna kara verilir.
Düşünülür ki; bir tek vilayetten birlik oluşunca bunlar hep akraba ve hısım olacakları için birbirlerine bağlılığı ve dayanışmaları ile savaş alanından kaçmaları söz konusu olamaz. Haberler salınır. Osmanlının dört bir yanından uzun beklemelere karşın istekli çıkmaz bu oluşuma. Aslında istek olmasına olurda Osmanlının istediği gibi olmaz. Değişik vilayetlerden çıkan bu gönüllü sayısıda yeterli olmaz.
Bu sıarada Muş' dan Bulanık, Malazgirt ve Varto' dan bir ses yükselir Osmanlıya; "Hepimiz varız, gönüllüyüz Yemen çöllerine gitmeye".
Osmanlıya haber iletilir. Yetkililer bakar sayı yeterli; karar verilir ve Yemen çöllerine Muş' dan oluşturulan bir redif alayı gönderilir. Yemen' e gidilmesine gidilir ama. hiç biride geri dönmez. İşte bu türkü gidipte gelemeyen o isimsiz kahramanlardan Muş' da kalan sevgilisinin sesi, özlemi, elemi ve de acısıdır.
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne şivandır
Bu yemen elleri nede yamandır.
Ano Yemen' dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Muş' tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir.
Mongonun suları ovaya akar
Ağam asker olmuş yüreğim yakar
Gözlerim kan çanak ağama bakar
Gider isem ağam sana köleyim
Cemalın bir gülsün ben de geleyim
Yemen çöllerinde senle öleyim
Şafağın atmış da terkisin bağlar
Yavuklun oturmuş için kan ağlar
Hasretin dayanmaz bostanlar bağlar
Saçımın telini edem hedayet
Günahım yoğtur ki dilem nedamet
Muş' tan başka yoğmu burda velayet
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Gözlerim ağlıyor yüreğim sızlar
Yemen' e gidene ağlıyor kızlar
Tez gel ağam tez gel, eğlenmiyesin
İngiliz hayındır güvenmeyesin
Arap dilber çoktur evlenmeyesin
Karasu uzanır sıra söğütler
Yüzbaşım oturmuş asker öğütler
Yemen' e gidiyor babayiğitler
Kışlanın önünde redif sesi var
Açın çantasına bakın nesi var
Bir çift potin ile bir de fesi var
Tüfekler çatıldı kaşlar çatıldı
Ağam mavzer-ilen öte atıldı
Al kanlar içinde kuma yatıldı
Tez gel ağam tez gel dayanamirem
Uygu gaflet basmış uyanamirem
Ağam öldüğüne inanamirem
GEÇMİŞE BAKARKEN
Güneydoğu'nun küçük bi kasabasına dek uzanır anılarım. Öksüz ve yoksulca ağlamaktan şişmiş gözleri belirir silik silik bir yerinde zamanın. Sonra hışkırıklarını gizlemesi, akıtması gözyaşlarını içine, en güzel çağına inat çocukluğunun.
Kışlar bitmez, en acısından dört mevsim yoktur yaşamında, ezilirde ezilir ağırlığında yoksulluğun. İnsanlar vurur da vurur, yaşamak suçlusuna.
Anneciğim diyen akranlarını görür, işitir en duyarlı yerinde, tıkanır dolar, hıçkırıklar en acısından boğazında. Sonra koşar sessiz bir köşeye boşalır, kaderine yaşamına inat ağlarken.
Yıllar geçti aradan, ben hala o zamanların küçücük öksüzünün anılarını yaşarım gizli gizli belleğimde. Ne zaman ağlayan birilerini görsem, ne zaman hıçkırıklarını içine atan birini görsem, güneydoğunun o yoksul kasabasında gördüğüm ufaklığı anımsarım ölü zamanlar ötesinde.
not : bu yazı kelebek gazetesinde yayınlanmıştır.
Fikret ÇELEBİ
GÖNÜLLERİMİZİN ÇİÇEĞİ
Köşemizde Mutlu Sönmez kardeşin " mutluluk neye benzer adlı yazısını okudum. Mutluluk, insanların ereğidir. Kardeşim bu ereğe ulaşamak içinde bir şeyler yapmak gereklidir. Mutluluğu yapamak elle tutulur hale getirmek gönüllerde çiçeklendirmek insaların en kutsal görevidir.
Mutluğuğun saklandğı kaf dağındaki şatonun koskocaman kapılarını açabilme olasılığına sahip biricik anahtar sevmektir. insanları insanlığı sevmektir.
Evet, mutluluk elle tutulmaz, gözle görülmez ama hiç bir zaman mutluluğu sadece sekiz harften ibaret bir kelime olarakta nitelendirmemek lazım tekrar ediyorum mutluluğu elle tutulur bir hale getirmek biz insanların görevi. Daima sevelim, gülelim, bizler sevildikçe güldükçe toplumumuz da gülecek ve mutlu olacaktır. Çünki biz insanlar, toplum için yaratılmışız.
Mutluluk vücudumuzda acı hissettirmiyor, ruhunuzda hiç bir huzursuzluk duymuyorsanız bilinizki mutlu bir insansınız.
Seviniz, seviniz herkezi herşeyi seviniz. ve şunu unutmayınız ki herkezin her şeyin sevilecek bir yanı vardır. dostluk sevgiden doğar. bitimsiz mutluluklar.
not : bu yazı hürriyet gazetesinde yayınlanmıştır.
Fikret ÇELEBİ
BULUTLARIN VAROLUŞUNDA
Bulutlar böylesine acı vermemişti bana. Böylesine kasvet sunmamıştı, böylesine içimi yakmamıştı hasretlik. Ve bulutlar aşkı böylesine nefrete dönüştürmemişti.
Yıllar önce yine böyle bulutlu bi havada, bu satırlerda seni tanımıştım. az, az mutluluk , saadet sunmuştu başlangıçta dostluğun. acıyı sevgiye mutsuzluluğu umut dolu mutluluklara dönüştrmüştü. Her şey çok güzeldi biliyorsun sesini duyuşlarım senin yanımda oluşunu hissedişim. Ve isimin haykırışım karanlıklara.
İşte böyle can. Ben yıllar öce yine yıllar öncesi kasvetli ve sıkıntı veren bulutlu bi havada seni mutlulukla anımsarken şimdilerde en görkemli hüsranlara kucak aşmış umutlarının yerini acılı bekleyişlerle donatmış duygularımla seni seni anımsıyorum.
Yağmur cisil cisil gözlerimden süzülürken seni henüz yok olmamaış düşlerimde yaşatarak, belki birgün gelirsin diye bekliyorum. Salt acımasız yıllara gebe kalışıma inat.
Fikret ÇELEBİ